Öğretmen Ağı Değişim Elçileri, İskenderun/Hatay

Mobil Psikososyal Destek Programı (Mobides) — İskenderun Günlükleri

Öğretmen Ağı

--

Yazarlar: Mobil Psikososyal Destek Programı Yürütücüleri

6 Şubat 2023 günü ve sonrasında art arda devam eden depremlerin ardından bir kez daha şahit olduk ki; dayanışmaya, dayanışma duygusunun verdiği o hisse hiç olmadığı kadar ihtiyacımız olan bir dönem vardı önümüzde. Eğitimin öznesi olan, inisiyatif alan, harekete geçen ve tüm bunları çevresindeki tüm paydaşlar ile dayanışma duygusu içinde yapan öğretmenlerin yarattığı değişim elle tutulur, gözle görülür bir hale geliyor.

Aşağıda okuyacağınız satırlar; Öğretmen Ağı Değişim Elçisi öğretmenlerin Mersin MEM Ar-Ge işbirliğiyle hayata geçirdiği Mobil Psikososyal Destek Programı’nın ilk uygulamasına dair notlarını, gözlemlerini ve duygularını içeriyor.

Mobil Psikososyal Destek Programı, 3–5 Mart 2023 tarihleri arasında yaklaşık 1000 kişiye ev sahipliği yapan İskenderun Limanı’nda demirli MSC AURELİA isimli cruise gemisinde deprem sonrası asıl yaşam alanlarından ayrılmak zorunda kalmış ebeveyn ve çocuklara, onların barındığı yerde çalışan personele psikososyal destek sağlama amacıyla gerçekleşti.

Bir aradalığa fazlasıyla ihtiyacımız olan bugünlerde, bu satırların okuyan herkese binbir farklı duyguyu hissettireceğini düşünüyorum.

Sevgiyle,
Ekin Gürsu, Öğretmen Ağı İletişim Sorumlusu.

3 Mart 2023, Cuma

İsmail Örnek 👉Rehber Öğretmen 📍Mersin

Sabah saat 08:30 civarı bir gün öncesinden malzemelerimizi bir araya getirdiğimiz ve hareket noktası olarak seçtiğimiz Mezitli Rehberlik Araştırma Merkezine geçiyorum. Birazdan diğer ekip arkadaşlarım, sevgili Ağdaşlarım da gelirler… onları beklemeden eşyalarımızı dışarıya, bizi almaya gelecek aracın olduğu yere çıkarıyorum.

Meral, Cemal, Sevgi ve Muhammet geldiler. Seval’i Tarsus’tan, Dilan’ı da Adana’dan alacağız. Öğretmen Ağı Kolaylaştırıcı Ekibinin Koç Vakfı’na ulaşması sonucu gelen aracın şoförü Tolga Bey ile yola çıkıyoruz.

Seval ve ailesinin kaldığı toplu barınma alanı eski Tarsus yolunda olduğundan otobana girmeden devam ediyoruz. Mersin limanı kapıları ile birlikte yolun çoğu konteyner ev taşıyan tırlarla dolu. Dolu giden tırlarla neredeyse tıkanan yolların aksi yönünde geri dönen boş tırların oluşturduğu trafik var. Kafamda kancası yüreğime batan bir soru işareti: “Yerle bir olan kentleri, köyleri, kentlerin, köylerin tarihi, gelenekleri, insan ilişkileri ile ortaya çıkardığı kültürü yani yerleşim yerlerini ve oranın ruhunu tekrar ayağa kaldırabilecek miyiz? Bu nasıl mümkün olacak?”

Seval ve Dilan’ın da dahil olmasıyla tamamlanan ekibimizin aracı Adana sonrası otobana giriyor. Hatay’ın ilk ilçesi Erzin’le birlikte herkesin gözleri dışarıda. Etkili bir rüzgar ve rüzgarla birlikte neredeyse bir sis kadar yoğunlaşmış toz bulutu var tüm İskenderun Körfezi üzerinde.

Dörtyol ve Payas’la birlikte yıkıntılara şahit olmaya başlıyoruz. 130 kadarı çocuk yaklaşık 1000 kişiye ev sahipliği yapan, bizim de 3 gün boyunca programımızı uygulayacağımız MSC Aurelia cruise gemisi hemen İskenderun’un girişindeki limanda demirli. Çok çok küçük bir kısmını görebildiğimiz İskenderun’da yıkım daha büyük. Yıkılmış binalar, yanlarından geçerken her an üzerinize yıkılabileceğini düşündüğünüz harabe yapıların arasından geçip gemiye ulaşıyoruz…

Tüm eşyalarımızla birlikte ana salondayız. Burası insanların çoğunun gün boyu vaktini en çok geçirdiği, hatta yemekhaneyi saymazsak neredeyse tek yer. Ekip olarak hemen gemide kullanabileceğimiz alanları ve zaman dilimlerini tespit edip programımızı buraya uygun olacak şekilde revize ediyoruz. Biz bunları yaparken meraklı gözleriyle çocuklar etrafımızı sarıp eşyalarınızın ne olduğunu soruyorlar. En çok duyduğumuz sorular “Oyuncak var mı?”, “Oyun var mı?”, “Bunlarla ne yapacaksınız?”

Etkinlik yapacağımız yaş grubu daha çok okul öncesi ve ilkokul çağı gibi görünüyor. Kullanabileceğimiz alanlar dar. Hemen programımızın ilk tanışma etkinliklerini bu yaş grubuna ve mekana göre ayarlıyor, kimi etkinliği çıkarıp yerine programda olmayan yeni etkinlikler koyuyoruz. Programımızı tüm bu durumlara cevap verebilen esneklik kazandırmayı ve yaş gruplarını uygun alternatif etkinlikler koymalıyız…

Biz bunlar üzerine konuşurken insanlar yemekhaneye geçiyorlar. Öğleden önce saat 10:00 ile 12:00 öğleden sonraları ise 15:00 ile 17:30 saatlerinde etkinlik yapabileceğimiz ortaya çıkıyor. Dar alan yüzünden kimi etkinliklerdeki ebeveyn çocuk katılımını sadece çocuk katılımına dönüştürüp ebeveynler için psikoeğitim faaliyetlerini eşzamanlı olacak şekilde planlıyoruz.

Yemekten dönen çocuklardan biri projeksiyon perdesini görüp ne olduğunu soruyor. Cevabımızla birlikte müjdeyi diğer çocuklara da veriyor ve bir an da salonda çizgi film istiyoruz diyen bir slogan atılmaya başlıyor. Öğreniyoruz ki depremden beri hiç çizgi film izlememişler. Gemideki televizyonlar da çalışmıyormuş. Çocuklardaki talep öyle yoğun ki, tanışma etkinliklerimizi erteleyip bu acil ihtiyaca cevap vermek üzere projeksiyon sistemini kuruyor ve koltukların yerleşim düzenini hemen ayarlamış slogancılara istedikleri çizgi filmleri açıyoruz.

Çocuklar çizgi film izlerken salonun güverteye açılan kapısının hemen ardındaki ailelerle konuşuyoruz. Depremden beri ilk kez çocukların bu kadar sakinleştirici, belki de bir saat sürecek bu sakinliğe ve çocuklarından bir parça ayrı kalmaya ne kadar ihtiyaçları olduğunu dinliyoruz.

Çizgi film saatinden sonra Cemal ve Muhammet ile eşzamanlı psikoeğitim faaliyeti için sinema salonuna benzeyen ama bir sahne veya perdesi hatta bunun için alanı da olmayan koltuklarla dolu bir salonda hazırlığımızı yapmak üzere Dilan, Seval ve Sevgi’yi çocuklarla bırakıp ayrılıyoruz.

20 kadar ebeveyn katılıyor. Biri dışında hepsi kadın. Erkeklerin bir kısmının gündüz işe gidip akşama döndüğü kulağıma geliyor ama ne işi, nereye gidiyorlar şimdilik bilmiyorum. Anneler her zamanki gibi ilgiyle dinliyorlar Cemal’in sunumunu. Sunumun ardından bir yandan onların sorularını cevaplamaya çalışırken bir yandan dertleşiyoruz. Daha ne kadar burada kalacaklarını, sonra ne olacağını kimse bilmiyor. Belki de en çok bu belirsizlik yoruyor onları.

Sonunda biz de salondaki eşyalarımızı alıp bize ayrılan kamaralara yerleşmeye geçiyoruz. Geminin altıncı katı ve on birinci katı arasında birkaç kez eşyaları o kamaradan buna taşıyoruz sonra tekrar önceki kamaraya.

Bir cruise gemi olarak İtalya’dan çıkıp hemen buraya gelmeleri ve insanımıza bu olanağı sunmaları büyük insanlık elbette ama deprem yaşamış insanların klostrofobik daracık kamaralara barınmak zorunda kalması da bizim büyük çaresizliğimiz sanırım.

Biraz uyuyup, gece yarısı uyanıp güverteye inip ilk gün notlarını kaleme alırken günlerce yanmış olan İskenderun limanında yarılmış, çatlamış yolların üzerinde gün boyu süren enkaz temizlik çalışmaları devam ediyor…

Dilan Özdemir 👉Matematik Öğretmeni 📍Adana

2. günün ilk saatleri. Bende depremden etkilenen biri olarak ilk defa gönül rahatlığıyla uyumuşum çünkü bir betonun içinde enkaz altında kalır mıyım korkusu yoktu gemide. İlk güne gelirsek, çocuklarla ilk karşılaştığımda hayatımda ilk defa çocuklarla bir araya geliyormuşum gibi hissettim. Yanlış bir cümle yanlış bir hareketle herhangi bir şeyi tetiklemekten çok çekindiğimi fark ettim. Çocukların depremden beri çizgi film izlememiş olması günlük rutinlerinden ne kadar mahrum kaldıklarını gözler önüne seriyor. Çıt çıkarmadan ekran başından ayrılmadılar. Hızlı ve yavaş oyunu ile ekran başından etkinliğe kaldırdık. Seval, Meral, Sevgi ve ben; Cemal, Muhammet ve İsmail’i ebeveynlerle olan etkinliğe gönderdik . Ebeveynler de öyle bunalmış ki şuna şahidim, dağıttığımız köpükten baloncuk çıkaran oyuncağa yaşlı bir amca üfleyip duruyordu. 🙂 Yaşlısı, çocuğu, genci epey ihtiyaçları var nefes almaya, sosyal hayata.

Ritimle bir tanışma oyunu oynuyoruz. Seval nefes asansörü yaptırıyor ardından. Sonra Duygu Balonları etkinliği. Duygu Balonlarında çocuklardan akıllarına gelen birer duyguyu söylemelerini istiyoruz. Sevgi, mutluluk, sevinç, hayranlık gibi pozitif duyguların yer alması beni mutlu etti açıkçası. Sonra çocuklara getirdiğimiz köpükten baloncuk yapacakları oyuncağı dağıtıyoruz . Bayıldılar, aşırı eğlendiler bu oyuncakla. Etkinliğimiz sona erince ayrılmadık çocukların yanından. Seval ve Sevgi bildikleri oyunları oynattılar. Bazen çocukların bildikleri oyunu oynadılar. Ben matematik severlerle birkaç zeka oyunu oynadım. Çocuklar çok ilgililer, inanılmaz ihtiyaçları var oyuna. Sonra yanımızda getirdiğimiz birçok masa oyununu çıkardık, kendileri gruplar oluşturup saatlerce oynadılar. Ebeveynler sürekli teşekkür ettiler. Onlara da ayrı bir terapi oldu çocuklardan biraz ayrı kalmak sanırım.

Bir de beni çok etkileyen, dün tanıştığım bir çocuktan bahsetmek isterim. Zeyd inanılmaz zeki, özgüvenli, hareketli ve matematik aşığı bir yakışıklı. Aynı zamanda Suriye’den göç etmiş bir mülteci. Matematiği çok sevdiği için peşimi bırakmıyor asla. Sürekli matematik sorusu sormamı istiyor, soruyorum da. Benden 4. sınıf matematik kitabı istedi, “Gemiye nasıl gönderebilirim ki?” dedim. Hemen geminin sorumlusu Ozan Bey’in yanına götürdü beni. “Ozan abi halleder ona anlat. “ dedi ve çözdü olayı, Ozan Bey aracılığı ile halledeceğiz. 🙂 Kocaman ve çok karışık gemiyi ezbere biliyor, gemideki işleyişi de çözmüş. Yürüyen merdivenleri durduruyor çalıştırıyor. Sadece personelin girebildiği yere Zeyd’in girmesi de serbest. 🙂 Merak ediyorum neler olacak neler yaşanacak önümüzdeki günlerde. Diyeceğim o ki hem yetişkinlerin hem çocukların inanılmaz bir psikososyal destek ihtiyacı var.

Sevgi Altınışık 👉Sınıf Öğretmeni 📍Mersin

Yaşanmışlıklarımın da etkisiyle depremin olduğu günden bu yana gitmeyi hep çok arzuladım. En son bir araya geldiğimiz bir Zoom toplantısında İsmail’in “Sevgi, gelir misin?” diye sorduğu anda, hiç düşünmeden “Evet.” dedim. Sonra kafamda delice sorular dolandı durdu. Bir takım sınırlılıkların ne olduğunu bilerek, özellikle de hızlıca ve yerinde hareket etmenin önemi, giderek zarar vermemek, yararlılık, sadakat, güven, kontrollü bağ kurmak; hem de yanı başımda beni İskenderun’a ve Hatay’a adım attığım anda tetikleyecek o kadar çok yaşanmışlığım varken. Bunları başarabilecek miydim? Her şeye rağmen hazır mıydım? Geçen sürede kendi öz kaynaklarımı güçlendirebilmiş miydim? Çok şey sordum aslında kendime, şimdi buraya sıralayamayacağım.

Sonra delice soruları bir kenara bırakıp, ilk duyduğumdan bu yana çok etkisinde kaldığım şu sloganı hatırladım. Öğretmen Ağı’nın sloganı tabi ki. #DeğişimÖğretmenle Başlar.

Ağ’ın çiçeği burnunda bir Değişim Elçisi olarak, bu gemideki değişim de bizimle başlayacaktı. Bu sloganın nice çözüm bulduğu kıymetli projelerden biriydi belki ama o an için, içinde bulunduğumuz durumdan kaynaklı belki, bana çok manidar bir ilişki kurdurdu. İnsan psikolojisinin, stabilitesinin ve fiziki gücünün de yerinde olması gerekiyor elbette sahada bulunmak için. Yarar sağlayayım derken zarar vermek, kurulması gereken o kontrollü bağı kuramamak en büyük endişelerimden oldu gidene kadar. Hepsini 09:10’da buluşma noktasında bizi bekleyen araca binerken Mersin’de bıraktım. Yol boyunca sessizliğimi korudum, tabi içimde fırtınalar koparken. Meral’in Leylek sürüsünü görmesi ve haber vermesiyle kendimi cam tarafına hızla yönelttiğimi hatırlıyorum. Bir de, “Ben marteniçka bilekliğimi ağaca asmalıyım hemen.” dediğimi, şimdi gülerek hatırlıyorum bunları.

Limana vardığımızda çoktan unutmuştum bile ağaç var mı diye etrafıma bakınmayı çünkü çocukların etrafımızda dolaşıp “Çizgi film izlemeyi çok özledik.” ve “Oyuncağım yok.” sözleriyle şoklanmıştım. Öğleden sonraki zaman dilimini planlanmış etkinliklerimizle sonlandırdık. Günler sonra ilk defa enkazda kalma korkusu olmadan geçirdiğim ilk geceydi. Not düştüm…

4 Mart 2023, Cumartesi

Dilan Özdemir 👉Matematik Öğretmeni 📍Adana

Sabah kahvaltıdan sonra tüm ekip ve her yaş grubu çocuklarla bir araya gelip topluca ısınıp günü açıyoruz. Çocuklar heyecanlı, bugün neler yapacağımızı merakla bekliyorlar. Isınmadan sonra okul öncesi ve okul çağındaki çocuklar olmak üzere iki gruba ayrılıyoruz. Ben, Meral ve İsmail okul çağındaki çocukları alıp Puzzle Takası etkinliği için yemekhane alanına götürüyoruz. Seval, Sevgi, Cemal ve Muhammet ise okul öncesi grupla resim etkinliğine kalıyor lobide.

Puzzle takasında 7–8 kişiden oluşan 5 gruba ayrılıyor çocuklar. Önce elimizdeki puzzlelardan masalara birer tane veriyoruz. Herkes grubuna ait olan puzzle görselini iyice inceliyor. Sonra tüm puzzle parçalarını tek bir kutuda karıştırıp her masaya karışık şekilde paylaştırıyoruz. Her grup tamamlamak için uğraşıyor. Etkinlik başında bir çocuk annesiyle beraber geliyor. Annesinin yanından ayrılmasını istemiyor. Depremden dolayı sürekli tedirgin… annesi ise ayrı olmaya alışması için çabalıyor ve bırakıp çıkıyor. İlk başta “oynamayacağım “ dese de yanımızdan ayrılmıyor ve annesi olmadan oyuna dahil olup yatışıyor.

Puzzle etkinliği erken bitince resim etkinliğinin olduğu alana geçiyoruz. Çocukların çizdiği şeyler çadır, ev, deprem. Tabi çizmeye direnç gösterip sadece karalayanlar da var. Hafif bir müzik eşliğinde yapılan çizimler iyi geliyor çocuklara. Gemide “Harika Resimlerimiz” köşesi oluşturup hep beraber asıyoruz resimleri.

Bir mola veriyoruz. Öğle arasında hem planlar yapıyor, hem de neler gözlemledik, neler yapmak lazım daha epey konuşuyoruz, notlar alıyoruz.

Öğleden sonra yine iki gruba ayrılıyoruz. Meral, Muhammet, Cemal ve ben Çakıl Kent etkinliğine okul çağındaki çocukları götürüyoruz. Sevgi, Seval ve İsmail okul öncesi çağındaki çocuklarla kalıyor. Sevgili İsmail’in fikri Çakıl Kent etkinliği. Çocuklar hem çok eğleniyor hem de yeniden bir kent kuruyorlar. Çakıl taşları üzerine kendi istedikleri gibi evler çiziyor, çok keyif alıyorlar. Taşları boyama, çizme bittikten sonra Meral ve Muhammet’in çizdiği doğa resimlerinin üzerine silikonla yapıştırıyoruz çocuklarla beraber ve Çakıl Kent Sergimiz açılıyor. Tabi bizler için de bir sürü taş boyayıp hediye ediyorlar.

Seval’ler bu sırada Sessiz Kitap, Elmaları Nasıl Toplarsın? Etkinliği ardından çizgi film izliyor ve karaoke yapıyorlar. Karaoke etkinliğine 17 çocuk katılmış. 🙂 Sonuna yetişiyoruz karaokenin. Çocuklar dans ediyor, eğleniyor, zıplıyor, şarkı söylüyor. Çok iyi geliyor etkinlikler. Aralarda ısınma oyunları oynuyoruz. Ayna, parça parça hareket, fil-flamingo- fare, canavar oyunları. Ebeveynler gelip gidip teşekkür ediyor. Çocukların depremden beri ilk defa böyle eğlendiğini söylüyorlar.

Akşam İskenderun’un merkezinde Cemal’in yakın bir arkadaşının ailesine ziyarete gidiyoruz. Burası hem bize hem onlara çok iyi geliyor. Bir sitede az katlı evler var, az hasar almış. Sitenin bahçesinde ODTÜ’lü öğrencilerin gönderdiği çadırda kalıyorlar. Şimdiye kadar hiç yardım gitmemiş. Yardım gitmediğinden yiyecek için mecburen hızlıca eve girip çıkıyorlar. Yaş ortalaması 55–60’ın üzerinde insanlardan oluşuyor grup. Kimse ziyarete de gitmemiş onları şimdiye kadar. Muhabbet etmek çok iyi geldi diyorlar. Bize de iyi geldi. Gemide, izole bir alanda kalmak cidden yorucuymuş. Cemal’le psikolojik durumları üzerine epey muhabbet ediyorlar, sorular soruyorlar. Rahatlıyoruz hepimiz biraz. Gemiye dönüp günü sonlandırıyoruz.

Sevgi Altınışık 👉Sınıf Öğretmeni 📍Mersin

İkinci günün sabaha uyandığım kamaranın penceresiz oluşu, içerideki havasızlığı tetiklemişti. Kamara iki kişinin hareketini sınırlayacak kadar küçük oluşu sebebiyle ben yatağımdan kalkmak istemedim. Seval hazırlıklarını tamamlayınca, kalkmak için kendimi zorladım. Gün ışığını göremeden sabaha uyanmak, gün ışığı sızamayan odamızdan bir an önce çıkma isteğimiz bizi harekete geçirdi. Sonra biz, gün ışığına teslimiyetimizi yaşadık geminin açık alanlarında. Benim gibi, bizim gibi gün ışığıyla uyanmak isteyen gemideki birçok kişiyi hatırladım…

İkinci günde ritimle tanışma oyunu oynadıktan sonra Seval’in Nefes Asansörü etkinliğini yaptık. Duygu Baloncuğu etkinliğine hazırlık için ben köpük baloncuk oyuncağını dağıtmaya başladım. Sonra canım çocuklardan biri yanıma gelip, “Günler sonra ilk defa oyuncağım oldu, teşekkür ederim.” dedi. Sadece gözlerimi saklamayı başarabildim. Neyse ki pozitif duygulara yer veren bir etkinlik olması dolayısıyla ben de kendimi çabuk toparladım. Sonrasında yine çocuklarla Meral’in ve Dilan’ın getirdiği zeka oyunları ve çocuk oyunlarını birlikte oynadık. Bu arada yanımızdan hiç ayrılmayan Zeyd’imizden de bahsetmem gerekiyor. İçinde kaç kez kaybolduğum gemiyi avucunun içi gibi bilen, Suriye’den göç etmiş mülteci bir ailenin güzel mi güzel gözlü çocuğu o. Onun hakkında daha fazla merak ederseniz Dilan’ın yazısına başvurabilirsiniz.

Sonra sonra o gün Puzzle Takası etkinliğinin ardından canım çocukların çizdiği resimlerle bir köşe oluşturduk ve adına da “Harika Resimler” köşesi koyduk. Görseniz nasıl da heyecanlıydılar hayallerinin karşısında.

Eş zamanlı olarak Çakıl Kent ve Sessiz Kitap etkinliği ile iki gruba ayrıldık ve ardından yine canım çocukların istekleri olan çizgi filmi ve karaokeyi yerine getirdik. Mutluluğu alandaki herkesin gözünden okuyabiliyoruz ne mutlu.

5 Mart 2023, Pazar

İsmail Örnek 👉Rehber Öğretmen 📍Mersin

Ütülü bir çarşaf gibi deniz. Dingin bir güne başladık ama içimiz kıpır kıpır. Bugün Öğretmen Ağı Kolaylaştırıcı Ekibinden Buket, Berfin ve Deniz de aramızda olacak.

Sabah kahvesi eşliğinde günün etkinliklerini planlıyoruz. Bir gemide olmak, uygun alanların, masaların vb. olmayışı sürekli bizi zorluyor ve günümüzün çoğu problem çözme becerilerimizi sergilemekle geçiyor. Ama öyle inanılmaz bir ekip ki bir yandan da bir şekilde işlerin yürüyeceğini bilme duygusu var herkeste.

Çocuklarla, ebeveynlerle, gençlerle, yaşlılarla daha yakın ve tanışız üçüncü gün.

Dün gece gençlerle sabahladık… en çok onlar sıkılıyor. Okullarının durumu belirsiz ve gelen psikososyal destek hizmetlerinin çoğu çocuklara dönük. Bu gençleri organize edip oranın yaşamında çeşitli sorumluluklar almalarını sağlamak çok işe yarayacaktır.

Kahvaltı sonrası ilk etkinliğimiz Giderek Büyüyoruz. Eşzamanlı olarak Cemal de ebeveynlere böyle zamanlarda çocukla oynamanın önemini anlatan bir psikoeğitim çalışmasında.

Etkinlik devam ederken içimizdeki kıpırtılar giriyor içeriye. Berfin, Buket ve Deniz… elbette sarmaşıklar gibiyiz. Deniz hemen atlıyor ve çocuklara danslı bir şarkı öğretiyor.

Sosyal Destek Bilekliği etkinliği için yemekhaneye geçiyoruz. Ailece katılanları görmek bizi mutlu ediyor. Çocuklar, uygulayıcı Ağdaşlar rengarenk boncuklarla neşe içindeler. Bileklikler şimdiden güç vermeye başlamış galiba. Öğle yemeğini dışarıda beton bariyerlerin üzerinde yerken tek eksik baretlerimiz gibi duruyor. Meral kafaya koydu, gitmeden yapacak Birbirimize Bağlıyız etkinliğini, yapıyor da.

Son etkinliğimiz Dilek Ağacı ile vedalaşmamız gerekiyor ama bu öyle kolay olmuyor. Ne gidebiliyorsun ne kalabiliyorsun, öyle bir hal.

Buket Sönmez 👉Öğretmen Ağı Genel Koordinatörü 📍İstanbul

Sabah yola çıktık. İçimizde hissettiğimiz karmaşık duyguları bastıran bir kavuşma heyecanı.

İskenderun’a varınca limanda Dilan karşıladı. Gemideki sabah etkinlikleri başlamış. Çemberde Meral, Seval ve çocukların coşkulu bir “Hoşgeldiniz!” karşılaması. Ağdaşlarla uzun sarılmalar sonrası biz de dahil olduk akışa.

Canım ağ insanları bir yandan eyler bir yandan daha iyisi nasıl oluru konuşur her fırsatta. Öğretmen arkadaşlarımın çocuklarla kurdukları bağlar sayesinde kendini ifade eden çocukların mutluluğu ve ebeveynlerin ilk kez nefes aldıklarını ifade etmelerine tanıklık ettik.

Pek çok yere göre koşulların iyi olduğu söylense de 2 ay sonrasının koca belirsizliğini taşıyor insanlar.

Geçici mekana adaptasyon konusunda yol almış Zeyd’in ısrarı ile getirdiğimiz 4. sınıf matematik kitabına kavuşmasının mutluluğu ve Dilan’la matematik üzerinden kurdukları bağ gülümseten anlar.

Son etkinlik Dilek Ağacı.

Başka bir dünyanın mümkün olduğunu iliklerimizde hissettiren günün ardından Dilek Ağacı etkinliğinde, çocuklar geleceğe dair dileklerini yazdılar. Sadece çocuklar değil, yetişkinler de… “bisiklet” de vardı yazılanlar arasında, kaybettikleri yakınlarına huzur dileyenler de, sokaklarına, okullarına kavuşmak isteyenler de. Dilek ağacındaki notların her birini okumak zordu bir yandan, başka bir yandan öğretmenlerin 3 günde kurdukları bağlara tanıklık etmek tarifsizdi.

Ardından Antakya’ya, Dursunlu’ya yol aldık. Dursunlu da dostlarla tanıştık. Öğretmen Ağı Değişim Elçileri bir sonraki etkinlik için kolları sıvadılar. Onca yorgunluğa rağmen…

Seval’e, Meral’e, Cemal’e, İsmail’e, Sevgi’ye, Muhammet’e ne kadar teşekkür etsek, ne söylesek az kalır. Böylesi zor günlerde, böyle zor anlarda çiçek bahçeleri kurdular. Dayanışmanın, bağ kurmanın, Ağ olmanın en güzel örneklerinden birini yarattılar. iyi ki varlar, iyi ki varsınız…

Sevgi Altınışık 👉Sınıf Öğretmeni 📍Mersin

Gemideki son sabahımıza uyandığımızı hatırlıyorum saate bakarken, içim buruk. Kahvaltı tabağına baktığımda, Hatay’da yaptığım ve yine yapacağıma emin olduğum, o Hatay yöresel lezzetleriyle gözümü şenlendirmeye çalışıyorum.

Üçüncü günün sabahında eş zamanlı olarak Giderek Büyüyoruz etkinliği ve Cemal’in ebeveynlere yönelik bir semineri oluyor, sonra adını sık duyduğum sevgi dolu bir üçlüyle tanışıyorum. Buket, Deniz ve Berfin…. özlem, heyecan, mutluluk, acı, gözyaşı, umut. Hepsi karmakarışık bizde.

Öğleden sonra sosyal destek bilekliği için yemekhanedeyiz. Etkinlik yönergeleriyle başlarken, ben bir taraftan harfli boncukları dağıtmaya başlıyorum. Hep harf aradık. Yitirdiği kişilerin baş harflerini aramaları, aramamız; bana, bize, hepimize tarifi zor duygular yaşattı. En son Rukiye Teyzenin baş harfini bulamadık. Yok R harfi, “Zaten kaderin yoktu ki anne, olsaydı ölmezdin.” dedi, Rukiye Teyzenin kızı. Güçlü yönlerimizi hep hatırlayacağımız bilekliklerimizi kollarımıza taktığımızda mutlu olmayı başarabildik neyse ki o an. Ne güzel değil mi o an başardığımızı hissedebilmek?

Dilek Ağacı etkinliğiyle artık vedalaşacaktık. Geleceğe umutla bakan mesajlara göz gezdirirken yine karışık duygular peşimizi hiç bırakmadı. Yaşlı gözlerime umut dolu sözcükler ilişince tebessüm etmeyi başarabildim zor da olsa. Gözlerimizi hep birbirimizden kaçırdık Ağdaşlarla. Ağ olmak belki de bunu gerektiriyordu.

Anılarımı taşıdığım kalbime yine çok ağır gelen, Hatay sokaklarında dinlediğim şarkının sözleri geldi o vakit aklıma…

Kışın seni sevdim, yazın seni sevdim.
Kışın seni bekledim, yazın seni bekledim.
Günler geçer, yıllar geçer.
Kavuşmamız yazın ve kışın da ötesindedir.
Fairuz- Habbaytak

Tüm hayatını sadece üstündekilerle yüreğine alıp yol alan binlerce cansınız… biliyorum ki oralarda hayat yeniden yeşerecek. Bugün, yarın için ne yaptığını bilen insanların varlığıyla güzel günler göreceğiz. Yüz yüze gördüğümüz o yıkılmışlığı, ne fiziksel ortamlarda ne de gönüllerde kaldırmak kolay olmayacak, zamanımızı alacak ama birlikte fark yaratmanın gücüne hep inanmalıyız. Birlikteliğin gücüne inanan bir oluşumda, Öğretmen Ağı’nda yer almak beni güçlü kıldı. Sadece orada değil, sürecin başından beri güç aldığım her canlıya teşekkürler…

Ardından…

Dilan Özdemir 👉Matematik Öğretmeni 📍Adana

Aklımı, kalbimi, ruhumu gemide; Antakya’da bıraktım. Elbette çocuklara, bize ve yetişkinlere, hatta gemi personeline bile iyi gelen 3 gün geçirdik. Dolu doluydu. Bu bir aradalığa hepimizin ihtiyacı varmış. Deneyimleyip gördük, çok daha fazla süre orada kalmalı. Her yaş grubu için psikososyal desteğe ihtiyaç var. Ergenler, yetişkinler belki ayrı bir grup olarak yaşlılar. Ara ara psikososyal destek adı altında gelen başka gruplarla da karşılaştık. Ciddi bir plansızlık, organizasyon sorunu var. Yapılmaya çalışılan etkinlikler iyi niyetli olsa da maalesef sorunlu içerikler var. Mesela çocuklara çizgi film izletmek için hepimizin çok iyi bildiği bir devlet kurumundan gelenler vardı. Çizgi film izletmek için yanlarında ekipman olarak sadece bilgisayar getirmişler. Perde, projeksiyon, hoparlör desteğini biz sağladık. Enkazdan çıkıp gelmiş çocuklara çizgi film izletmek için ışıkları kapattılar. Çizgi filmin içeriğinde gök gürültüsü, yağmur , yüksek sesler, deprem gününü hatırlatan şeyler var. Zaten gök gürültüsü, yüksek seslerle çocukların yüzünde irkilmeleri görüyoruz. Bunu anlatmamın sebebi çok daha yetkin ekiplere ihtiyaç var çocuklar için. Elbette gelen grupların niyetleri ile derdimiz yok ama çok daha yetkin ekiplere, belirli süzgeçlerden geçirilmiş içeriklere ihtiyaç var.

Oyuncak gönderilmiş gemiye, dağıtılırken tam bir arbede. Yine plansızlık, düzensizlik. İster istemez, çocuklar arasında da huzursuzluğa yol açıyor. Kimsenin hoşuna gitmiyor tabi bu şekilde. İçlere sinmiyor.

Kendi deneyimlerim açısından çok kıymetli bir deneyim oldu. Elbette eksiklerimiz, öngöremediklerimiz, profesyonel davranamadığım yerler oldu. Hepsi ayrı ayrı önemli deneyimlerdi. 3 günlük zamanın içerisinde iyi hissettim. Hep “İyi ki geldik.” dedim. İyi ki bu ekiptekiler aynı zamanda benim dostlarım dedim. İyi ki varsınız! Sizden çok şey öğreniyorum ve sizinle beraber çok şey deneyimliyorum. 3 günlük zamanın sonunda ayrılmak tabi ki çok zor oldu. Hepimize iyi geldiği için tabi ki çok mutluyum ama çocukları bırakmak çok zor geldi. En son yaptığımız Dilek Ağacı etkinliği yüreğime bir taş oturttu. Yetişkinler ve çocukların yazdıkları şeyler..

Geri dönmeyi çok istiyorum gemiye. Ergenlerle, yetişkinlerle de bir şeyler yapmak istiyorum. Tekrar çocuklarla olmak istiyorum. Etkinlikleri yazan ve organizasyonda emeği geçen herkese sımsıkı sarılıyorum.

Mehmet Cemal Yıldız 👉Psikolojik Danışman ve Rehber Öğretmen 📍Mersin

“… Yaşanan bir başka tarih şimdi
Şöyle bir dokunsak toprağa yalınayak
Duyacağız belki tarihin akışını
Baharda gecikebilir unutmayalım…”

İskenderun’da ve Antakya’da geçirdiğimiz üç günü İsmail, Dilan, Sevgi ve Buket çok güzel anlatmış. Üzerine ne yazılır bilmiyorum ancak hissettiklerim Yin ve Yang gibi iç içe geçmiş durumda. Gözlemlerim bulunduğumuz gemide bir duygusal iklim değişiminin olduğuna dair. Yaptıklarımızın bir miktar umut, bir miktar mutluluk ve bir miktar hüzün ile karışık duygusal iklimi değiştirdiğini gözlemledim. Çocuklarla bir arada oluşturduğumuz etkinlikleri gerçekleştirirken, ebeveynlerin ve ebeveyn olmayan yetişkinlerin gözlerinde umut ışığını gördüm çünkü çocuklar gelecekteki dünyaya bırakılan tohumlar gibi onlar için. Bir çocuğun yüreğine dokunmak bir annenin bir babanın gelecek duygusuna dokunmak gibi. Buna dokunabildiğimiz hissetmek de bize iyi geldi. İnsan bir şey kendisine iyi geldiği için utanır mı? Sanırım bu soru hep aklımdaydı. Olabildiğince insanları dinlemek, onları anlamak, umut için düşünmelerine bir miktar vesile olmak önemli.

Daha fazla yazmak çok zor ve karmaşık benim için.
Bize güç veren her Ağdaş’a teşekkürler…

Öğretmen Ağı; öğretmenlerin, meslektaşları ve farklı disiplinlerden kişi ve kurumlarla bir araya gelerek güçlendiği bir paylaşım ve işbirliği ağıdır. Ayrıntılı bilgi için tıklayın.

--

--

Öğretmen Ağı

Öğretmen Ağı; öğretmenlerin, meslektaşları ve farklı disiplinlerden kişi ve kurumlarla bir araya gelerek güçlendiği bir paylaşım ve işbirliği ağıdır.